Kredi kullananlar dikkat ! Bankalara tazminat davası yolu açıldı
Yrd. Doç. Dr. Murat Şahin, 16 bankanın 2007-2011 tarihleri arasında kullanılan kredilere olması gerekenden fazla oranda faiz uyguladığını, bu ihlalden dolayı bu tarihler arasında kredi kullanan tüketicilere tazminat davası açma hakkı doğduğunu dile getirdi.
Bankalardan dosya masrafı tazmininin ardından şimdi olması gerekenden yüksek faiz oranlarından kaynaklanan zararın tazmin edilmesi gündeme geldi. Bu durumda 2007-2011 yılları arasında bu ihlali gerçekleştiren bankalardan yüklü miktarda kredi ve kredi kartı kullanan, parasını faize yatıran tüketicilere tazminat davası açma hakkı doğduğu belirtildi. Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) İşletme Bölümü Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Şahin ve Avukat Ezgi Gökoğlan, konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Yrd. Doç. Dr. Murat Şahin, Rekabet Kanunu’na aykırı hareket eden firmaların kartelleşmesi sonucu zarar gören tüketicilerin tazminat davası açma hakkı doğduğunu söyledi. Şahin, “Rekabet hukukunda firmalar, serbest piyasa şartlarına göre fiyat belirlemelidir. Birbirine rakip olan firmalar kendi aralarında fiyat belirlerse olması gereken satış fiyatı seviyesinin üstünde fiyatlar ortaya çıkar. Bu durum sadece bankacılık değil, her sektörde karşımıza çıkabilir. Rekabetin olduğu yerde fiyatlar müşterilerin lehinedir” diye konuştu.
“Ortada büyük bir tüketici zararı var”
Rekabet Kurulu’nca kartelleştiği tespit edilen bankaların, tüketicileri zarara soktuğunu dile getiren Şahin, “Bankalar, piyasa faiz oranlarını olması gereken oranın üstünde tespit ederek tüketicinin zararına bir kartel oluşturmuşlar. Rekabet Kurumu, bankaların mevduat faizlerine, kredi faiz oranlarına, kredi kartı faiz oranlarına birlikte karar verdiklerini 2013 yılında tespit ediyor ve bankalara yüklü miktarda ceza kesiyor. 2007’den 2011’e kadar, 4 yıl boyunca 16 banka tarafından gereğinden fazla faiz oranı uygulandığı ortaya çıkıyor. Rekabeti ortadan kaldıran bankalar, tüketiciyi büyük bir zarara uğratmışlar. Uygulanan faizler, sadece tüketici kredisi değil; taşıt kredisi, konut kredisi, iş adamlarının kullandığı ticari kredileri de içeriyor. Bunları bir araya koyduğunuzda ortada büyük bir tüketici zararı var” dedi.
Danıştay kararı kesinleşti
Rekabet Kurulu’nun belirttiği gibi, o dönemde olması gereken faiz oranının yüzde 1,02 olduğunu fakat uygulanan faizin yüzde 1,15 oranında olduğunu ifade eden Şahin, “2007-2011 yılları arasında uygulanan faiz oranları olması gerekenin yüzde 10 daha üstünde. 4 yıl boyunca kredi kullananlar, olması gerekenden daha fazla faiz ödemiş ve zarara uğratılmışlar. Rekabet Kurulu bunu tespit ediyor. Ankara İdari Mahkemesi’ne bu kararın iptal olması için bankalar dava açıyor. İdari Mahkemesi iptal başvurusunu reddediyor. Daha sonra bu karar, Danıştay’a temyiz ediliyor. Danıştay, “Kurulun verdiği karar haklıdır” diyor. Bankaların temyizini reddediyor. Dolayısıyla kesin bir kararla bu bankaların kartelleştiği tespit edildi. Bu kartelleşmeden zarar görenler, kredi kullandığı bankaya tazminat davası açabilir. Kimin, hangi dönemde, ne kadar kredi kullandığı belli. Fakat o zamanki koşullara göre faiz oranı ne olmalıydı, onu mahkeme tespit edecek. Çünkü Rekabet Kurulu’nun belirlediği olması gereken faiz oranı, mahkemeler için sadece bir delildir. Olması gereken faiz oranını mahkeme tespit edecek” şeklinde konuştu.
“Yüklü miktarda kredi kullananlar dava açabilir”
Yrd. Doç. Dr. Murat Şahin, kural ihlali yapan bankalardan, 2007 ve 2011 yılları arasında kredi kullanan herkesin dava açma hakkı olduğunu belirterek, “Bu bankalardan kredi kullanan herkes; konut kredisi, taşıt kredisi, faize para yatıranlar, kredi kartı kullananlar dava açabilir. Konut, taşıt ve büyük projeler için kredi kullananların dava açması çok daha yerinde olur. Küçük çaplı kredi kullananlar bu davayı açmayabilir. Çünkü, kişilerin adına toplu şekilde dava açılabilecek bir sistem henüz Türkiye’de yok. Bu yüzden talep edecekleri miktar da, kazanacakları miktar da çok düşük olacaktır. Yine de dava açmak isteyenler, arabuluculuk veya uzlaşma yoluna gidebilir” ifadelerini kullandı.
Zararın 3 katı değil, 3 katına kadar tazminat
Şahin, uğranılan zararın 3 katına kadar tazminat talep edilebildiğini söyleyerek, “Örneğin zararınız 500 TL ise 1500 TL tazminat alabilirsiniz. 3 kat oranı değil ama 3 katına kadar tazminat talep edilebilir. Bu davalarda adli yardımdan yararlanılması teknik olarak pek mümkün değil. Avukat ataması için başvuru şansınız düşük olabilir. Teknik bir dava olduğu için baro bu tarz davalara avukat atayamayabilir” diye konuştu.
“Türkiye’de tazminat kültürü yok”
Yrd. Doç. Dr. Murat Şahin, 2004 yılında tez olarak yazmaya başladığı, “Rekabet Hukukunda Tazminat Talepleri” isimli araştırmasını kitap haline getirdi. Şahin bu kitabında, Amerikan Hukuk Sistemi’ndeki tüketici tazminat hukukunu ayrıntılı olarak araştırdığını, tazminat kültürünün Türkiye’yede de benimsenmesi gerektiğini dile getirdi. Şahin, sözlerine şöyle devam etti:
“Amerikan Hukuk Sistemi’nde rekabet kuralını ihlal edenlere hapis cezası var. Aynı zamanda yüklü miktarda idari para cezası veriliyor ve tabii ki karar verenlerin tazminat açma hakkı var. Orada tazminat davaları Türkiye’ye nazaran daha fazla yaptırıma sahip. Dolayısıyla rekabet kurallarını ihlal etmekten çok çekiniliyor. Cezaların caydırıcı etkisi çok yüksek. Ayrıca, Amerika’da profesyonel hukuk büroları var. Bir anda 50 bin kişi için dava açabiliyorlar. Yüzlerce avukat çalışan bulunuyor. Bu sistem Avrupa Birliği’ndeki ülkeler tarafından da uygulanmaya başlandı. Rekabet Kural İhlali yapan şirketlere tazminat davası hakkımız olmasına rağmen bu konuda yeterli bilgiye sahip değildik. Bunu avukatlar da tam olarak bilmiyordu. İhlal yapan kuruluşlar sadece idari para cezası alıyorlardı. Onu da peşin öderlerse 4’te 1 oranında indirim alıyorlardı ve kenara çekiliyorlardı. Günümüzde de tazminat davası açma hakkı konusunda bilinçli değiliz. Tazminat kültürümüz yok. Halk olarak bu yönümüz az gelişmiş olduğu için bir çalışma yaptık. Yaşanan bu sürecin ardından artık Türkiye’de tazminat davaları sık sık gündeme gelecek.”