RÜCUEN TAZMİNAT-TAZMİNATIN KENDİ PAYINA DÜŞENİNDEN FAZLASINI ÖDEYEN KİŞİ

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/7638
K. 2017/1653
T. 14.3.2017

• RÜCUEN TAZMİNAT (Tazminatı Ödeyen Davacı İdare Ancak Kusuru Oranında Personeline Rücu Edebileceği – Davacı İdare İle Dava Dışı Kişilerin Zararlandırıcı Sonucun Meydana Gelmesinde Bölüşük Kusuru Bulunup Bulunmadığı ve Davalının Kusur Oranının Ne Olduğunun Tespit Edilmesi Gerektiği)

• TAZMİNATIN KENDİ PAYINA DÜŞENİNDEN FAZLASINI ÖDEYEN KİŞİ (Bu Fazla Ödemesi İçin Diğer Müteselsil Sorumlulara Karşı Rücu Hakkına Sahip ve Zarar Görenin Haklarına Halef Olacağı – Tazminatın Aynı Zarardan Sorumlu Müteselsil Borçlular Arasında Paylaştırılmasında Bütün Durum ve Koşullar Özellikle Onlardan Her Birine Yüklenebilecek Kusurun Ağırlığı ve Yarattıkları Tehlikenin Yoğunluğu Göz Önünde Tutulacağı)

• BÖLÜŞÜK KUSUR (Rücuen Tazminat – Tazminatı Ödeyen Davacı İdare Ancak Kusuru Oranında Personeline Rücu Edebileceği/Davacı İdare İle Dava Dışı Kişilerin Zararlandırıcı Sonucun Meydana Gelmesinde Bölüşük Kusuru Bulunup Bulunmadığı ve Davalının Kusur Oranının Ne Olduğunun Tespit Edilmesi Gerektiği)
818/m.43,44

ÖZET : Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur. Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Diğer bir deyişle; tazminatı ödeyen davacı idare, ancak kusuru oranında personeline rücu edebilir. Ancak mahkemece, kusur durumunun belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Davacı idare ile dava dışı kişilerin zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde bölüşük kusuru bulunup bulunmadığı ve davalının kusur oranının ne olduğu tespit edilmelidir. Ayrıca, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44. maddelerinin davalı yararına uygulanıp uygulanamayacağı tartışılıp değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

DAVA : Davacı … vekili tarafından, davalı … aleyhine 29/03/2010 gününde verilen dilekçeyle rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/02/2016 tarihli kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından, duruşmasız olarak incelenmesi de davacı vekili tarafından istenilmekle, daha önceden belirlenen 14/03/2017 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davalı asil … ve vekili ile karşı taraftan davacı vekili geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : 1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-) Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

Davacı, dava dışı hasta …’ın ameliyatının davalı doktor tarafından yapıldığını, operasyon sırasında batında unutulan cerrahi alete bağlı olarak gelişen komplikasyonlar sonucu hastanın yaşamını yitirdiğini, hak sahipleri tarafından 2. İdare Mahkemesi’nin 2007/883 esas sayılı dosyası üzerinden davacı idare aleyhine tazminat davası açıldığını, tazminat kararının icra takibine konu edilmesi neticesinde hak sahiplerine davacı idare tarafından ödeme yapıldığını belirterek, ödenen miktarın davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davacı idarenin müteselsil sorumlu sıfatı ile üçüncü kişiye ödediği paranın halefiyet esasınca rücuen tahsilini talep ettiği, davacı idare tarafından 146.281,62 TL ödeme yapıldığı, ancak idare mahkemesi kararının 5.400,00 TL vekalet ücreti yönünden bozulması sebebiyle bu miktarın mahsup edilmesi gerektiği gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davalı doktor ile ameliyata katılan dava dışı hemşireler hakkında 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/364 esas sayılı dosyası üzerinden kamu davası açılmıştır. Ceza mahkemesince Yüksek Sağlık Şurasından alınan 12/02/2010 tarih 12443 Sayılı kusur raporunda; davalı doktorun 3/8 oranında kusuru bulunduğu, ameliyat hemşirelerinin karın kapatılma aşamasında cerrahi aletlerini saymaları, eksiklik olup olmadığını hekime bildirmeleri gerektiği, bu sebeple hemşirelerin de 3/8 oranında kusurlu oldukları, sağlık meslek mensubu olmayan kişiler hakkında karar verilmesi görevleri dışında bulunduğundan ölen ya da yakınlarına yüklenecek kusur yönünden değerlendirme yapılamayacağı bildirilmiştir. Yapılan yargılama neticesinde davalı doktorun 3/8 kusurlu olduğu kabul edilerek mahkumiyetine, hemşireler yönünden davanın zamanaşımı sebebiyle düşmesine karar verilmiş, karar derecattan geçerek kesinleşmiştir.

2. İdare Mahkemesi’nin 2007/883 esas sayılı dosyasında ise kusur yönünden bir inceleme yapılmamış, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 01/03/2007 raporu uyarınca eylemin ağır hizmet kusuru niteliğinde olduğu benimsenerek davacı idare tazminattan sorumlu tutulmuştur.

Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur. Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Diğer bir deyişle; tazminatı ödeyen davacı idare, ancak kusuru oranında personeline rücu edebilir. Ancak mahkemece, kusur durumunun belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Davacı idare ile dava dışı kişilerin zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde bölüşük kusuru bulunup bulunmadığı ve davalının kusur oranının ne olduğu tespit edilmelidir. Ayrıca, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44. maddelerinin davalı yararına uygulanıp uygulanamayacağı tartışılıp değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

Mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın, yukarda (2) numaralı bentte gösterilen sebeplerle davalı yararına BOZULMASINA, davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen sebeplerle reddine ve davalı yararına takdir olunan 1.480,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, davalıdan peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 14.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Leave a Comment